Press "Enter" to skip to content

Okumak Aydınlanmaktır

Okumak Aydınlanmaktır

Okumak aydınlanmaktır, okumamak yoksullaşmaktır.

 

 

 

 

 

 

 

Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi eski Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nün yerindeydi.

Sabah, odama girerken, baktım, kapımın önünde bir kız öğrenci, dalgın dalgın dışarıyı seyrediyor. Ne derdi varsa. Vakit yoktu, soramadım. Çantamı içeriye bırakıp çıktım. Dersliğe girdim. 50 dakika sonra çıkıp geldim. Öğrenci hâlâ aynı yerdeydi, yine dışarıyı seyrediyordu ve ayçiçeği kabukları kapımın önünü doldurmuştu. Sinirlendim.

“Kızım, ben 50 dakika ders işledim. Sen hâlâ aynı yerdesin. Aç da bir kitap oku.

Hem, burayı çöplüğe çevirmişsin. Üniversite öğrencisine yakışır mı?” dedim.

Yüzüme öfkeyle baktı.

“Kitap okumakla insan olunmaz!” dedi.

Vah vaaah!

Odama girdim. O, hâlâ orada oturuyordu.

 

…………..

 

Ben, emekli öğretmen, yazar Mustafa Kaya, oğlu makine mühendisi Tekiner, Hasan Dağı eteğinde Helvadere beldesine ulaştık. Cennet gibi bir yer. Aksaray ovasındaki köyler susuzluktan kavrulurken burada her yerden su fışkırıyor. Güzel bir gölü de var. Bazı kaynakların suyu mineralli… İçiyoruz bol bol… Yürüyoruz, belde yakınlarında antik kent kalıntıları var. En uygun yol neresi? Soruyoruz. Kur’an Kursu talebesi var sokakta. Çantamda, daima, çocuklara armağan etmek için kitap taşırım. Çıkardım “Kuvayı Milliye Güzellemesi” adlı kitabımdan çocuklara verdim. Hiç önemsemediler.

Biri, bana geri verdi kitabı.

“Bu, benim işime yaramaz!” dedi.

O yaşta iken, bir gezgin bana kitap armağan edecek de…

 

………………

 

Kaymaklı kasabasında geziyoruz.

Bir evin gölgesinde çocuklar, duvara sıra sıra oturmuşlar.

Bol sövgülü konuşuyorlar. Fakat, kimse bir diğerini dinlemiyor.

Aynı anda hepsi birden konuşuyor.

“Çocuklar!” dedim. “Bakın, güzel, serin bir yer bulmuşsunuz.

Alıp elinize bir kitap okusanız, daha güzel olmaz mı?”

Bir çocuk sertçe konuştu:

“Tatildeyiz be amca!”

 

……………………..

 

Kayseri’de ablamın evinin önüne eyledim otomobilimi.

Akşam serinliğinde, çocuklar şamatayla koşturup oyunlar oynuyorlardı.

Arabanın yüklüğünden eşyalarımı çıkarmak için evden geri geldiğimde, baktım motor kaputuna oturmuşlar. Beni görünce telaşla inerken, bir çocuğun ayağı takıldı, plakaya çarptı, düşürdü.

Kızdım, bağırdım.

“Yahu çocuklar, hepiniz öğrencisiniz. Gidin kütüphaneye de birer kitap alın, okuyun.”

Bir çocuk saf saf sordu:

“Amca, kütüphaneye kaç liraya giriliyor?”

Vah benim eğitim düzenim! Benim öğretmenim, çocuğa kütüphanenin yerini öğretemiyor.

Kütüphanenin işlevini anlatamıyor.

Ya anneler, babalar?..

Biraz sonra arabamın plakasını düşüren çocuğun annesi çıkıp geldi içerden.

“Hocam, zararınızı ödeyelim!” dedi.

“Zararı yok. Ürgüp’te yaptırırım plakayı. Fakat, siz çocuklarınızı kütüphaneye götürün, kitap okusunlar.”

Kadıncağız üzüntüyle baktı bana.

Anladığım şu oldu: “Bu adam da saf mı nedir? Bu devirde kütüphanenin lafı mı olur?”

 

………………..

 

Bir büyük banka Diyarbakır’ın Ofis semtinde küçük, zarif, pek hoş bir kitap satış mağazası açtı. TÜYAP Kitap Fuarı’nda da vardı bu bankanın satış, tanıtım yeri. O zaman alamadıklarım olmuştu. Ayrıca, gazetelerin verdiği kitap eklerinde de yeni yayınların çıktığını okuyordum. Bazılarını kaydetmiştim. Görevlendirilen genç, son derece bilgili. Bir kitabı elinize alıyorsunuz, hemen onun hakkında bilgi veriyor. Çay ikram etmek istiyor. 7’den 77’ye herkese seslenen kitaplar var. Albenili. İndirimli. Fakat, aynı anda 1 ya da 2 kişi ancak bulunuyor içerde. Dışarıda akın akın gençler. Ellerinde cep telefonları. Marka düşkünlüğü…

Modaya uygun giyinmek… Önemli olan bu… Sayılamayacak kadar çok ilköğretim okulu, pek çok lisesi ve öğrenci sayısı 20 bin kadar olan üniversitesi var Diyarbakır’ın. Fakat kitap satış yerleri arı kovanı değil. Giderek kapanıyorlar; iletişimci (!) oluyor kitapçı dükkânları. Çünkü gençler bir yılda 2 cep telefonu değiştiriyorlar. Şimdilik bu böyle, önümüzdeki yıllarda belki 4, 5 olacak bu sayı. Herkeste bir “çok bilmişlik” havası… Efendim, kitaba ne gerek var! İnternet her şeye yanıt veriyor.

 

Acaba!

 

 

 

Önceki yazıları»

 

Dr. Emrullah Güney / Bizim Anadolu / 20 Mart 2020

 

Şu haber ve yazılarla da ilgilenebilirsiniz:

 

 

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...