İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na 3 yıla kadar hapis ve siyaset yasağı!..
İçişleri Bakanı’na yönelik siyaseten sarf ettiği sözleri Yüksek Seçim Kurulu üyelerine edilmiş olarak yorumlayıp, dahası bunun bir suç içermediği benzer davalardan da bilinmesine karşın İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’na yaklaşık 3 yıla varan hapis cezası ve siyaset yasağı cezası verildi.
Hukuk adına utanç verici bir olay elbette.
Geçmişte söyledikleri çarşaf çarşaf yeniden gözler önüne serilirken, her konuşmasında ‘bu son artık, bi daha aday olmayacağım’ derken, ‘bu 2023 seçimleri son’ diyen AKP’nin genel başkanı, yine yurttaşlardan oy istiyor.
Yurttaşın bir kesimi ise hipnotize edilmiş biçimde ‘ölümüne reis’ diyor ve başına gelen felaketlerin sorumlusunun desteklemiş olduğu ‘reisi’ ve iktidarı olduğunun bi türlü ayrıma varamıyor.
Toplumun inancını sömüren, kendileri Mersedes’lerde, lüks araba ve lüks villalarda yaşarken, kapalı, izbe yerlerde kendilerine körü körüne verilmiş bebelere taciz, tecavüz, istismar edilmelere ses çıkarmayanlar, bunları ortaya çıkarıp hesap sorulmasını isteyenlere ‘dinime dil uzatıyor, nerede insan hakları’ diye bas bas bağırırken, daha da ileri gidip bu kişilerin yargılanmasını isteyenlere iktidar da ses çıkarmıyor. Çıkarmadığı Aile Bakanı’nın söylediklerinde bir itiraf olarak bulunuyor; çünkü Sayın Bakan olayı iki yıldır bildiklerini söylüyor, ancak sorumluların hiçbiri tutuklanmıyor…
Dün yayınlanan haberlere göre babası tarafından o zaman 29 yaşında olan ve kendisiyle ‘evlendirilen’ kız çocuğuna 6 yaşından beri tecavüz eden kişi ‘sonunda’ tutuklanmış, baba ise aranıyormuş.
Özellikle yirmi yıldan bu yana toplum ahlakını yerle bir eden bu anlayışı yıkabilmek için kesinlikle bu iktidar toptan gitmeli ve ülke yeniden saygın bir yapıya kavuşturulmalı.
Nasıl bir ‘rant’ yaratılmış ki İstanbul Belediyesi’nde, üç yıldan beri bir türlü sindirememişler, ille de geri almak istiyorlar, rantların üstüne yeni rantlar ekleyebilmek için…
Partili Cumhurbaşkanı, anlaşılan Ekrem İmamoğlu’nu fena biçimde kendisine rakip olarak gördüğünden; ve özellikle onu saf dışı etmek için dişini tırnağına takmış durumda.
Bu anlamda da, yolun sonu göründüğünden seçimlere kadar her türlü kumpas, hukuksuzluk, kışkırtma yaşanacağının göstergeleri de çoktan beri veriliyor.
Ama gidecekler, başka umarı yok. Türkiye ne pahasına olursa olsun bu bozuk düzenden kurtulmak zorunda.
***
Türkiye böyle hukuksuzluklarla boğuşurken Kanada, daha doğrusu Montreal’de olanlar farklı mı?
Yoh, değil!
Bir kişi, adı lazım değil, oturmuş bir koltuğa ‘bırakmam da bırakmam’ diyor.
Yaklaşık dokuz yıldan beri oturmuş olduğu koltuğa capon yapıştırıcı sürmüşçesine kalkmıyor argideş… ‘Ahha, bu goltuk benim’ deyor da başka bişey demiyor yav!
Yav, argideş, sağolasan, var olasan, eyyi hizmetler yapmışsen, ama yeter yav, senin babayın mülkü diil bu, bırakasan artık!
Accık biraz kamuoyu mu, ne deyiler, baskısı oldu da, kendisine tepki gösterenlere ‘hehe, yapcem, yapcem’ deyip, ahha şinci de ‘vereseden mal kaçırırcasına’ ya da ‘yangından mal kaçırırcasına’ herkeşler tatilde neyimken, Genel Gurul mu ne deyiler, ahha ondan yapasıymış. Kimse ulaşmasın deye de, ölümün köründe bi yerde yapaymış ahha bu Genel Gurul’u…
Bitakkım yerlerde foturaf virip gülücükler mi ne dağıtasıymış ve de efenim bitakım resmi magamlar da bunu muhatap mı alasıymış?
Hele hele!.. Alırlar alırlar argideş, onların keyfinin kâhyası mısın?!
Alırlar elbette cancağızım, emme velekin, bu adı lazım değil hep bi gurum adına, ‘ahha ben şu gurumun başganıyım’ deye sallanıp durumuş ya oralarda!
Ama ööle bir gurum yoğimiş… Kimin ummurunda ki!.. De mi?
***
Hani derler ya, izahı olmayan bir durumun mizahı olur diye; ben de biraz gülmeceli anlatayım dedim.
Toplum bu konuda kaynıyor, ama adı lazım değilden herhangi bir yanıt gelmediğini de bildiriyorlar.
Yanındaki bazı ahbap-çavuşlar da hem gazetemize hem de tepki veren toplum üyelerine saldırıyorlar.
Şunu da anımsatmaktan kendimi alamıyorum; sayfalara, profillere Atatürk resmi koymakla, Atatürkçü, demokrat ve dürüst olunmuyor.
Yaşanan hukuksuzlukların ardında duranlar, bu durumu savunanlar ve de arkadaş sevdasına ses çıkarmayanlar da bu süregiden yozlaşmış hukuksuzlukların sorumluları olacaklardır.
Elbette ve umarım bu hukuksuzlukları yaşayıp, bu hukuksuzluklara göz yummayan sorumluluk sahibi kişilerin de yaşamış oldukları olumsuzlukları / hukuksuzlukları kanıtlarıyla Genel Kurul’a gelip anlatırlar.
Bu arada, zamanında dernek başkanı olduğu için verilen, ancak artık geçerli olmayan bu durumu dikkate almayıp, Toronto’daki CHP Temsilciliği’nin söz konusu adı lazım değile yine Montreal Temsilciliği / Gözlemciliği verme olasılığının sakıncalarının Montreal’de sorgulandığını da anımsatalım. Herhangi bir kurumsal sorumluluğu olmayan adı lazım değil ile iş yapacak kurumların da kendilerini sorgulamaları gerektiği toplumda yoğun olarak konuşuluyor.
Bizim gazete olarak 29 yıllık geçmişimizde nasıl haksızlık ve hukuksuzlukların üstüne gittiğimiz bilinir.
Hani o ulu ozan demiş ya;
‘Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan!’
İşte öyle…
Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / Bizim Anadolu / 15 Aralık 2022
Be First to Comment