Press "Enter" to skip to content

Kebek sahnelerinde bir Türk: Sinem Kara

Adı Sinem Kara. İzmirli bir anne ve Manisalı babanın 1990’da Montreal’de doğmuş bir kızı.

 

Ömer Özen

Aile 1986-1988 dönemindeki yoğun Türk akımında gelenlerden. Baba çeşitli yerlerde pizza lokantası çalıştırmış, Sinem durduğu yerde durmamış. Küçük yaşlarda kafasına koyduğu şeyi yapmak istemiş ve tiyatro okumuş. Seçmelerde okula 400 kişi üzerinden ancak 12 kişi alındığı için, aile, ‘nasıl olsa kazanamaz’ diye düşünüp ‘hadi katıl da boyunun ölçüsünü al’ demişler (‘boyunun ölçüsünü al’ deyimi bizimdir, 😉 ). O da katılmış ve, ‘sürpriiz!’ seçilmiş. Ehh, aileye de kabul etmek düşmüş. Böylece Sinem okullu olmuş.

Çocukluğundan beri çevresini, arkadaşlarını güldüren Sinem 2014 yılında okulu bitirmiş, bitirmiş ama, ‘hah, sen okulu bitirdin gel hemen başrol oyna’ dememişler kendisine elbette. O yılmamış çabalamış, kısa dönemde dizilerde filmlerde tiyatrolarda görünmeye başlamış.

Oynadığı bazı filmler; Les Simone (teve dizisi), Là où Attila Passe, Eye On JulietDeux mondes… vb., vb…

Sinem Kara film ve tiyatro oyunlarının dışında Standup denilen tek kişilik gösterilere çıkmaya başlamış.

Tek kişilik gösteriler kolay değildir. Metnini kendin yazar, kendin sahneye koyar, kendin oynarsın… Ve Kebek gösteri dünyasında kendine yer yapmaya başlamış Sinem Kara.

Ben kendisine rastladığımda kıştan bahara çıkarken Montreal’in tanınmış kafe-barlarından Gitanada gösteri yapıyordu diğer sanatçı arkadaşlarıyla. Türk kökenli olduğunu duyunca kendisini tanımak istedim.

Sinem Kara, Kebek sinema ve sahne sanatlarında kendine yer arıyor.

İşte anlattıkları: “Montreal-Nord’ta büyüdüm. Babamın restoranı vardı, Montreal dışına taşındık bir ara. Tiyatro okudum. Ailem çok daha farklı bir eğitim istiyordu benim için ancak yine de tiyatro okudum. O anlamda ailem beni pek zorlamadı. Ben 7 yaşından beri kafama koymuştum, oyuncu olmak istiyordum. Anneme babama bunu hep söylüyordum. Oyunculuk benim çocukluk hayalimdi, Standup sonradan geldi. Çevremde insanları güldürürdüm. Okuldan çıktıktan sonra öyle hemen iş bulamıyorsun, iş yok. Standup’ı kendin yazıyor, kendin işliyorsun, kendin üretiyorsun. O yüzden bu bana biraz b planı gibi geldi.”

– Kökenin değişik olduğu için gösteri dünyasında sana nasıl baktılar?

– Aslında bu alanda çok sanatçı olduğu için pek değişik bakmadılar. Tam tersi, bir zenginlik olarak görüyorlar. Ben örneğin geçen yıl bir genç kanalı olan Vrak TV’de program yaptım. Ve Türk, göçmen arıyorlardı, değişik bir yüz olsun diye. Herkes beyaz olmasın diye. Ve Standup yaptığım için oraya girmeye daha çok şansım oldu. Ben de zenginlik olarak görüyorum.

Elbette, oyuncu seçmelerinde, dizilerde ya da filmlerde genelde pek öyle ilk rolleri vermiyorlar, oyuncu profilim uymuyor diye, genelde rollerim hep göçmen rolleri oluyor.

– Peki, herhangi bir biçimde sektörde kökenin değişik olduğu için, burada doğmuş olsan bile, bir ayrımcılık duyumsadın mı, neden bana hep bu rolleri veriyorlar diye?

– Her rol benim için önemli, rol ayırmıyorum. Zaten sektörde iş olmadığı için ne gelirse kabul etmek zorunda kalıyorsun. Dizi ya da sinemada göçmen, Arap rolü olduğunda hemen beni arıyorlar. Ama örneğin Müslümanları, Türkleri küçük düşürecek bir rol olmuş olsa, elbette ki kabul etmem. Ama böyle bir şey olmuyor zaten.

– Böyle bir alanda bir şeyleri başardım diyebilir misin?

– Elbette, Standup‘larımı ben yazıyorum. Birçok aşamayı ben tek başıma daha hızlı çıktım, kendime bu alanda yer edindim diyebilirim.

– Konularını seçerken nelere dikkat ediyorsun? Şu konuları seçersem daha çabuk kabul edilebilirim gibi bir yönelime girdin mi?

– İlk zamanlar genelde kendi kökenlerimden seçtim tabii, o konuları daha iyi bildiğim için. Ya da göçmen psikolojisi olarak başka yerlerden gelenlerin sorunlarını dile getirdim. Bu akşam örneğin şeyden bahsettim; Türkiye’de dişçiye gittiğimizden falan… Çünkü insanlar duymadıkları, bilmedikleri şeyleri daha ilginç buluyorlar. Ama zorlanarak değil, ben okuldayken de Türkiye’yi tanıtmak için börek şu bu götürürdüm arkadaşlarıma, severek yapıyorum yani… Türkiye’den ya da kültürümden bahsediyorum. Ama şuna dikkat ediyorum; bazan Türk ya da Müslüman kültüründen gülmece çıkarıyorum, ama onun yanında Kebek, Kanada kültüründen de çıkarıyorum bir denge bulabilmek için.

Bunlara dikkat ediyorum, örneğin Mustang filmi beni çok rahatsız etmişti; sanki Türkiye’de hep böyle kızları erken yaşta evlendiriyorlar gibi bir önyargı oluşuyor. O kültürü küçümsemeye başlıyorlar. Bunlara dikkat ediyorum ben gösterilerimde.

Sinem Kara

– Seçtiğin konuları neye göre seçiyorsun? Örneğin senden önce sahneye çıkan üç sanatçı da ağırlıklı olarak cinsellikten söz etti. Bir tek sen değişik bir konudan söz ettin. Nedir bu sence, bir suya sabuna dokunmadan insanları güldürmek mi, kendi toplumundaki sorunları gözler önüne sermek mi? Sen nasıl görüyorsun?

– Aslında pek o kadar değil. Televizyonlardaki gösterilerde daha çok çeşitli konular işleniyor. Ama bu bir gösteri sektörü. Genelde bu tür gösterilere gelenlerin profili belli oluyor ve onlar da bu tür şakalar istiyor. Dolayısıyla sanatçı da o konulara daha çok eğiliyor. Ama son zamanlarda, özellikle Gilbert Lauzon olayından sonra daha çok dikkat ediliyor. İnsanları rencide etmeyecek konuları seçmeye dikkat ediyorlar.

– Türk toplumunda, çevrende nasıl karşılandın ya da karşılanıyorsun? Çünkü sen bir anlamda kendi toplumunun içinden çıkmış genel toplum içinde yer edinmiş birisin? Nasıl görünüyorsun kendi arkadaşların arasında?

– Kendi yaşıtlarım arasında bir sorun yok. Zaten onlar küçüklüğümden beri beni tanıyorlar. Ne yaptığımı biliyorlar. Ama zaten Türk toplumu benim yaptığım gösterileri izlemeye de gelmiyor.

– Geleceğini nasıl görüyorsun?

– Ben kendime güveniyorum, bir şeyler yaptığıma inanıyorum. Ama sektörde çok rekabet var. Kendime beş yıllık bir süre veriyorum. Eğer istediğim gibi gitmezse belki öğrenime geri dönüp başka alanda kendime bir yer bulmaya çalışırım. Ama şimdilik deneyeceğim. Kendime güvenim tam.

Sinem Kara umut veriyor.

– Son olarak; burada yetişen gençliğe bir iletin olabilir mi? İlle de gösteri alanında değil, genel olarak…

– Ben gençlerden çok, ailelere yönelik bir şeyler söylemek isterim. Çünkü çocukları, sanki yabancı olacakmış gibi, onları tutuyorlar, engelliyorlar. O tür şeyler, ne meslek olursa olsun mutsuzluk yaratıyor. Çocukları biraz bırakmak gerekiyor. Ne olursa olsun, sen ona sevgi ve ilgi gösterdikten sonra hiçbir zaman hata yapmaz dışarıda. Hangi meslek olursa olsun, iyi eğitildiyse, baskı görmediyse, her yerde kendini kurtarır. Çünkü çok hep ‘Türk kalacak’, ‘Türk kalacak’ diye bir yaklaşımımız var. Ama burada Türk kalmak imkânsız. Türk olarak da kalabilirsin, ama bir denge bulmak lazım.

Sinem Kara genç ve umut veren bir yetenek. Ve Kebek geniş toplumu içinde, hem de gösteri dünyasında kendine yer bulmuş kararlı adımlarla ilerliyor. Yolu açık olsun diyoruz.

Ki, kimbilir, belki Türkiye gösteri dünyası da Sinem Kara’nın ayrımına varır, burada ya da orada layık olduğu yerlere gelir…

 

Ömer Özen / Bizim Anadolu / 09 Ağustos 2018

Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...

Comments are closed.