İngiltere’deki ve Berlin’deki yargıçlar
İngiltere’deki ve Berlin’deki yargıçlardan istiyoruz!
Bir değil, beş değil; hırsızlık, gasp, el koyma, talan, tecavüz olağan işlerden sayılan ülkemizde, ‘gecenin bir yarısı ne işi vardı sokakta’ diyenlere, ‘biz sizi gündüz gözüyle de biliriz’ dememiz gerekmiyor mu?
Neler oluyor?
İstanbul, Bağdat Caddesi’nde 19 yaşındaki üniversite öğrencisine tecavüz eden zanlı Cengiz Ay’a toplumsal paylaşım ağlarında tepki yağarken, bir toplumsal paylaşım hesabından saldırgana sahip çıkan kamuoyu yoklaması yayınlandı. Yoklamayı yayınlayan kişinin İBDA/C davasından 12 yıl 6 ay hapse mahkum olan ve örgütün Adımlar Dergisi’nde yazı yazan Şamil İğde olduğu ortaya çıktı. 1000’i aşkın kişinin katıldığı skandal yoklamaya Şamil İğde adlı kullanıcı şu soruyu yöneltmişti: “19 yaşındaki bir ‘kız’ gece 03:00’te Bağdat Caddesi’nde ne tür bir eğlenceden dönebilir?” ve bazı seçenekler vermişti; saklambaç, ip atlama, yağlı güreş, bilemiyorum… Tepkilerin ardından yoklamayı kaldırdığını söyleyen Şamil İğde “Bağdat Caddesi’nde tagı ve mesajı hakkında son sözüm” diyerek yanlış anlaşıldığını ve kendisini hedef alanlara karşı yargı yolunu kullanacağını söylemişti.
Olayın duyulmasından sonra Adımlar Dergisi tecavüzü haklı gösteren yazarı Şamil İğde’nin artık üyesi olmadığını açıkladı.
‘Berlin’de yargıçlar var!’
Kanıksatılmaya çalışılan bu tür tecavüz olayları tartışmasını basın-yayın ve toplumsal paylaşım ortamlarında çokça göreceksiniz. Biz başka bir şeyden söz edeceğiz. İlki tarihten:
Prusya Kralı Büyük Frederik, Postdam ormanlarında gezinirken bir değirmenin bulunduğu tepenin yanındaki alçak bir tepe üstünde durur ve değirmeni satın alarak yerine bir saray yaptırmak ister. Ancak değirmenci Sans-Souci değirmenini satmak istemez. Kral değirmenciyi ikna etmek için önce değirmene değerinin kat kat üstünde bir tutar ödemeyi önerse de Sans-Souci, “Olmaz, bu değirmen satılık değil” der, kestirir atar. Kral bunun üzerine, “Sen benim Prusya Kralı olduğumu bilmiyor musun yoksa” diye sorunca, “Biliyorum, biliyorum” der Sans- Souci; “Sen de benim bu değirmenin tapusuyla sahibi olduğumu bil.” Kral iyice köpürür ve “Zorla alırım o halde. Bakalım o zaman ne yapacaksın” der. Değirmenci bu söz üzerine hiç telaşa düşmeden, “Berlin’de yargıçlar var” yanıtını verir. Kral bunun üzerine düzenlemiş olduğu yargı kurumunun adaletine kendi aleyhine bile olsa güvenildiğini anlar ve yel değirmeninin Prusya Krallığı sürdükçe korunmasını ister; onun daha altında olan tepeye sarayını diker, adını da ‘Sans-Souci Sarayı’ koyar.
Özgürlüğe saldırmaya ceza
İkincisi ise daha yakın ve İngiltere’den:
Öykü gerçek, ancak olay yıllardır yazıla paylaşıla söylenceye (efsane) dönüşmüş durumda.
Londra’nın kenar mahallelerinden birinde lise öğrencisi genç kız arkadaşına ders çalışmaya gider. Gece yarısı evine dönerken, aydınlık ve kalabalık caddeden dolaşmak yerine, iki ev arasındaki parkın içinden kestirmeden gitmek ister. Park loş ve gecenin o saatinde de bomboştur. Kız ağaçların arasında yürürken bir karaltı fırlar ve saldırır. Kız çığlık çığlığa koşmaya başlar. Sesi duyanlar koşar, yardım ederler. Kız evine döner, saldırgan ise yakalanır. Geceyi karakolda geçiren saldırgan ertesi gün mahkemeye çıkarılır.
Mahkeme sonunda İngiliz Yargıç kararını açıklar:
“Yedi yıl, yedi gün hapis…”
Adliye muhabirleri şaşırırlar. Adam kıza nerdeyse dokunamamıştır bile. Sadece korkutmuştur, o kadar. Duruşma sonunda yargıca sorarlar:
“Ortada sadece, hatta başlamamış denebilecek bir girişim var. Yedi yıl, yedi gün fazla değil mi?.”
Yargıç, hukuk tarihine geçen şu yanıtı verir:
“Doğru, genç kıza saldırma girişiminin cezası yedi gündür. Ancak yedi yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı loş ve boş parklarda dolaşma özgürlüğüne saldırının cezasıdır…”
Türkiye’de kadınlar günün herhangi bir saatinde parkta, sokakta gezme özgürlüğünü ne zaman elde edecekler; önyargısız, doğal kabul edilerek?..
Bizim Anadolu / 27 Ocak 2016
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun….