Press "Enter" to skip to content

Gönül kulağıyla oynuyorlar

Gönül kulağıyla oynuyorlar

İşitme engelliler halkoyunları topluluğuyla harikalar yaratan Salim Sınar, arkadaşımız Sevim Onuralp’a girişimin serüvenini anlattı.

 
 
 

 
 

 
İşitme engelliler halkoyunları topluluğu kurup yurt içinde olduğu gibi yurtdışındaki halkoyunları şenliklerinde de kendini duyuran ‘İşitme Engelliler Akademisi’ne ilişkin Salim Sınar’a biz sorduk, o söyledi. Bakalım ne söyledi…

 

S. Onuralp
S. Onuralp

Söyleşiyi arkadaşımız Sevim Onuralp yaptı.

 

– Bize kısaca kendinizi ve ekibinizi tanıtır mısınız?

– 1974 İzmit doğumluyum. Annem, beni daha 6 yaşındayken ilkokula başladığımda hemen okulun halkoyunları çalışmalarından biri olan Kafkas grubuna yazdırdı ve serüvenim hiç bitmeden bu yaşa kadar devam etti; umarım son nefesime kadar da devam eder. Beykent Üniversitesi Sinema-Tv yüksek lisans mezunuyum. Şu an lisanstan mezun olduğum okul olan İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Türk Halkoyunları Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. 1999-2004 yılları arasında Türkiye’de bir ilk olan “Sultans of the Dance” adı ile ünlenen grupta dansçı ve eğitmen olarak görev aldım. 2004-2010 yılları arasında “Şaman Dans Tiyatrosu” kurucu ortaklığı ve yönetmen yardımcılığı görevlerini üstlendim. 2001 yılından bu yana ulusal ve uluslararası platformlarda dünyanın dört bir yanında gösteriler gerçekleştirdim. 2006 yılında, üniversiteden arkadaşım olan ve bugün İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği yönetim kurulu üyesi olan sanat danışmanımız Özge Şahin, beni işitme engelli yeteneklerle buluşturdu. O günden bu yana çok sık olmasa da onlarla çok değerli çalışmalar yaptık. Bu deneyimler sırasında edindiklerim ışığında 2015 yılının başlarında uzun süredir çalıştığım öğrencilerimden oluşan bir grupla hayalini kurduğum projeyi gerçekleştirmek üzere yola çıktık. 18 kişilik sabit bir kordon dansçı kadrosunu elde ettikten sonra, aralarında işime engelli sanatçıların ve solistlerin yer aldığı 30 kişilik bir kadroyla bir buçuk saat süren 2 perdelik “Düğün” isimli gösterimizi Ekim 2015 tarihinde seyirci ile buluşturmak üzere hazırladık.

 

Deaf Dance Academy
Deaf Dance Academy

 

– Deaf Dance Academy’si ismini sizin işitme engellilerin vurmalı çalgıların her biri alanındaki olağanüstü yetenekleri keşfetmenizle aldı. Onlarla ilk gösteriniz “Düğün” İstanbul’da geçtiğimiz Ekim 2015 ayında gerçekleşti. Bu gösteri sizin için ne anlama geliyor? Buradaki başarıyı neye bağlıyorsunuz?

– “Akademi” ismi aslında, altında birçok anlam ifade ediyor bizler için. Yani bu yaptığımız gösteri ilk adımlarımızdan biri. Ayrıca bu anlayışı sanki sadece engelliler üzerinden oluşturulan bir gösteri gibi algılamamakta fayda var. Temel amaçlarımızdan biri profesyonel sahne sanatlarında tıpkı normal diye nitelendirdiğimiz dansçıların nasıl yetenekli, az yetenekli ya da yeteneği olmayan diye sınıfları varsa, engelli arkadaşlarımız için de aynı olgu geçerli. Herkesi bir potada eritip aramızda bir fark varmış gibi belleğimize yerleşen karmaşadan uzaklaşıp, sosyalleşirken profesyonelleşmeye yelken açan bir kadro oluşturmak amacımız. Sorunuzun içindeki “başarılı mıyız gerçekten” sorusunu kendimize hep sormalıyız diye düşünüyorum. Zira engelli arkadaşlarımız sahneye çıksınlar ya da çıkmasınlar, danstan, müzikten, ritmden zevk aldıkları ve koordinasyonlarının giderek arttığı bir eğitim sistemiyle akademimizi var etmek ve açığa çıkmayan becerilerimizi toplumla paylaşmak gelecekteki en büyük hedeflerimiz arasında.

Salim Sınar
Salim Sınar

 

Down sendromlularla çalışma fikri ve onların size yaklaşımı nedir? Burada amaç olarak neyi belirlediniz? Birlikte çalıştığınız kurumlar var mı?

– Bu durum biraz farklı. Yaşadığım ilk deneyimlerden birinde, oldukça zorlandığım anlar oldu. Beni tanıyanlar bilirler, genelde insanlara yaklaşımım her zaman olumlu ve eşit seviyededir. Sanırım bu olumlu yaklaşım beraberinde karşılıklı bir sevgi yumağı oluşturuyor olacak ki tanıştıktan bir süre sonra onları çok yormama rağmen sarılarak kucak kucağa yaşamaya başlıyoruz. Amaçlar az önce bahsettiğim gibi aslında. Onlarla bir şeyler üretip sonra da sahnelemek büyük keyif. Evet gerçekten çok zor ve sabır gerektiren tarafları var iletişimin. Ancak kurduğunuz köprü sevgi odaklı ise ve bu elektrik onlara doğru geçtiyse birlikte başaramayacağınız hiçbir şey yok onlarla. Ankara merkezli ZİÇEV isimli kurum ile sadece down sendromlularla değil zihinsel engelli arkadaşlarımla da çalışmalar yaptım. Ve her yıl 29 Nisan, Dünya Dans Günü etkinlikleri çerçevesinde düzenlediğimiz “Dünyayla Dans” gösterimizde, İTÜ TMDK THO sahnesinde mutlaka gecemize renk katan dans gösterileriyle engelli sanatçılarımızı konuk ederim.

 

– Toplum down sendromlu ve işitme engelli kişilere karşı duyarsız. Gösterilerinize bunun yansıyacağını düşünüyor musunuz?

– Bu konuda haklısınız, ancak biz bunu öne çıkaracağımız bir strateji ile gösterilerimizi gerçekleştirmek peşinde değiliz. Deaf Dance Academy olarak ilk çıkış itibarıyla sahnemizde yer alan sanatçı sayısının % 10’luk bir oranı engellilerden oluştu. Bu oranı % 30-40’lara çıkararak geliştirmek istiyoruz. Misafir ettiğimiz izleyicilerimizin de gösteri sırasında aramızdaki farksızlığı gözlemleyip yüreklerine dokunur bir iz ile sahnemizden ayrılmaları en büyük arzumuz.

 

– Dans gösterilerinizi hangi ülkelerde gerçekleştirdiniz?

– Düğün gösterimiz henüz çok yeni olduğundan şimdilik sadece Güney Afrika’da Durban şehrinde bir gösteri yaptık. Ancak topluluğumuzun 2015 öncesinde de birlikteliği söz konusu olduğundan Azerbaycan, Çeçenistan, İspanya, İtalya, Fransa, Slovenya, Yunanistan gibi ülkelerde düzenlenen büyük halk dansları festivallerinde gösterileri oldu.

 

– Devlet desteği veya özel bir kurum desteğiniz var mı?

– Evet demeyi çok istediğim soruların en başında bu var. Ancak bugüne kadar hiçbir devlet desteği veya özel bir kurum desteği alamadık.

 

– Bu desteksizliğin Türkiye içerisinde Halkoyunları ya da genel olarak dans olayına ilgisizlik mi yoksa yeterince tanıtılmadığını mı düşünüyorsunuz?

– Ülkemizde sanatsal bakış açılarının ve işleyişin sınırlarının büyük değişkenlik gösterdiğinin altını çizmek isterim. Örnekse, popüler bir pop sanatçısının sanatından kazandığı maddi gelirle bir tiyatro oyuncusu, bir sinema oyuncusu ya da bir dans sanatçısının maddi geliri arasındaki korkunç eşitsizliğin hepimiz farkındayızdır sanırım. Bu saydıklarım arasında da dans her zaman en son sırada yerini almaktadır. Hal böyle olunca esneklikler de aynı oranda daralmakta. Yani dinleyici kitlesi çok olan bir pop sanatçısını ‘half playback’ ya da ‘playback’ istediğiniz bir ülke veya şehirde tek başına sahneye çıkarabiliyorken, diğer sanat dallarında bunu başarmak neredeyse imkânsız. Yetmiş, seksen kişilik dans toplulukları, teknik ekipleri vs. düşünüldüğünde sizi davet eden taraf rahatınızı sağlayabilme noktasında çaresizleşiyor. Beraberinde sorunuzun içerisindeki dansa olan alakasızlığımız ve hatta izlemek için bile önem sıralamamızın sonlarında yer alması, popülerliğimizi sınırlayan en büyük etkenlerden biri.

Ancak biz başka bir ilki de başardık arkadaşlarımızla. Bugüne kadar 2 perdelik anlatımı olan ve bir buçuk saat süren bir dans gösterisini otuz kişilik bir kadro ile sahneleyen henüz olmadı. Bir artı sağladığımız ve tercih nedeni olmamızdaki önemli unsurlardan biri de bu sanırım.

 

İşitme Engelliler Halkoyunları Topluluğu
İşitme Engelliler Halkoyunları Topluluğu

 

– Dans, insanın ürettiği, toplumların kabul ettiği bir kültür ürünüdür dersek, bu konuda neden hâlâ yetersiziz?

– Öğretiler arası geçişlilikte dansın, diğer sanat dallarına oranla daha az zemin bulduğu düşünülecek olursa yetersiz kavramı yerinde bir tanım olacaktır. Buna bir de toplumsal olarak dansa bakış açımız ve yapısal özelliklerimizden kaynaklı utangaçlık, “aman el alem ne der”, “yok artık, bir de dans mı edicem” gibi yaklaşımlar eklendiğinde kültürün yarattığı dinamikten anlamsızca uzaklaşmak mümkün olabiliyor. Beden ve ruh sağlığı açısından müzik dinlemek kadar, dans etmek de faydalı ve boşalmamıza yardımcı bir etmen. Ancak özellikle halk dansları alanında yeterince kurumun var olduğu savunulsa da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından desteklenmediği ve eğitim-öğretim içine alınmadığı sürece sorunuzun içerisindeki yetersiz kavramı değişmeyecektir.

 

Gönül kulağıyla, görmeyene göz, işitmeyene ses, gönüllere sevgi oluyorlar...
Gönül kulağıyla, görmeyene göz, işitmeyene ses, gönüllere sevgi oluyorlar…

 

– Dansın, özellikle halkoyunlarının kişileri birbirine yakınlaştıran, toplumları birbirine bağlayan, diğer toplumlarla ortak paydalar sağlayan bir ortam yarattığını söylersek, siz bu konuda yetkili biri olarak neler diyeceksiniz bizlere?

– Halkoyunlarının tüm dünya milletleri için halkbilimin bir parçası olarak elmas değerinde olduğunu sanırım kimse inkâr edemez. Sesini duyabildiğimiz, izlerken kâh hüzünlenip kâh coştuğumuz, dokunup hissedebildiğiniz tüm unsurları içinde taşıyan belki de yegâne kültür dinamiklerimizden biri halkoyunları. Dolayısıyla yaratıldığı ve yaşatıldığı sürece paylaşmanın en güzel yansımalarını somut olarak idrak edebildiğimiz bir sanat dalı. Elbette yüzlerce yıllık bir geçmişi günümüze taşıyıp gelecek nesillere aktarmaya çalışırken değişim ve gelişim, ilk icralara ulaşmamızda bizi zorlarken, bir yandan da zaman ve mekân derinliğini nasıl kullanmamız gerektiği konusunda da bize ışık tutuyor. Tüm dünyada yüzlerce halk dansları festivalleri düzenleniyor ve her festivalde belki de on, on beş ülkenin katılımıyla beş yüz kişinin üzerinde insan birbirleriyle tanışıyor, kaynaşıyor ve en önemlisi kültür alışverişinde bulunuyor. Başka hangi kültürel alanda bunu başarabilirsiniz, açıkçası bilmiyorum. Ancak, bütün renklerin bir araya gelip din, dil, ırk ayırmaksızın aynı zeminde buluşup terlerimizin birbirine karıştığı ve sanki o ülkelerin her birine ziyarete gitmişcesine anılarla dolu bir paylaşımı yaşayabilme fikri, insanı oldukça heyecanlandırmaya yeter bence. Buradan yola çıkarak ülkelerin dış ilişkileriyle ilgili olumsuz siyasi yargılarının bile kültür miraslarımızı paylaşarak, bayrakların temsil edildiği, yüzlerden gülümsemenin eksik olmadığı, el ele tutuşup yüzlerce kişinin aynı anda aynı adımı bastığı dansın birleştiriciliği insanoğluna ders vermeye yeter nitelikte bir tablodur diye düşünüyorum.

 

Salim Sınar Türkiye'nin kültürel değerlerini dünyaya tanıtıyor.
Salim Sınar Türkiye’nin kültürel değerlerini dünyaya tanıtıyor.

 

– Farklı dillerde broşürleriniz olduğunu duyduk. Bunları nerelere gönderiyorsunuz?

– Biz topluluk olarak belli bir hikâyesi olan ve Türk Mitolojisinden de kısmen faydalanıp masalsı bir yaklaşımla geleneksel adımlarımızı kullanarak bale ve modern dans öğretilerini de içinde barındıran bir buçuk saat süren iki perdelik bir gösteri hazırladık. Bu gösterimizi tüm dünyada sergilemek ve farklı milletlerden insanların keyifli bir hikâye eşliğinde izlemesi en büyük arzumuz. Bu kataloğu resimli ve hikâyeyi anlayabilecekleri yazı ve şiirlerle besleyip oluşturduk. İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça ve İspanyolca hazırlandı kataloglar. Bağlantıya geçmek isteyen organizatör veya kültür ataşeliklerine göndermek üzere böyle bir hazırlık yaptık.

 

– Sizlerle iletişime geçmek isteyenlere ne tür bilgiler verebiliriz?

– Bizlerle iletişime geçmek isteyenler aşağıdaki adreslerden hem bizi izleyebilir hem de iletişime geçebilirler.

 

www.deafdanceacademy.com

salim@deafdanceacademy.com

info@deafdanceacademy.com

https://twitter.com/dancedeaf

https://www.facebook.com/deafdanceacademy

https://www.instagram.com/deafdanceacademy/

https://www.youtube.com/watch?v=XEhYga-bjns

https://www.youtube.com/watch?v=sUrHL_s3THQ

 

 

– Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Kanada Türk toplumuna iletiniz var mı?

– Yukarıda da sıkça bahsettiğim gibi, ülke tanıtımına katkıda bulunmak, kültür mirasımızı farklı milletlerle paylaşmak ve dünya üzerinde yaşayan tüm milletlerin yüreğinde bir iz bırakacak, Anadolu efsanelerinin saygıyla anlatıldığı gösterimizi Kanada Türk toplumuyla da buluşturmak hedefindeyiz. Bizleri bu konuda davet eden kurum ve kuruluşların tekliflerini değerlendirmek üzere bekliyor olacağız.

Bizlere değer verip Kanada toplumunun bizden haberdar olmasını sağladığınız için grubum ve şahsım adına sizlere çok teşekkür ederiz.

 

Sevim Onuralp

sonuralp@hotmail.com

 

 

Sevim Onuralp / Bizim Anadolu / Ocak 2016

 

Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…

 

 

 

Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...

Comments are closed.