Press "Enter" to skip to content

Erkin Koray’la müzik ve daha fazlası

Toronto’ya özel bir ziyaret için gelen ünlü sanatçıyla sizler için söyleştik.

Söylence sanatçı Erkin Koray 07 Ağustos 2023, Pazartesi günü kızı Damla ile yaşamakta olduğu Toronto’da yaşamını yitirdi. Birçok kuşağın gözdesi ve Türk Rock N Roll’unun yaratıcılarından olan Erkin Koray ile 2008 Temmuz’unda arkadaşımız Filiz Tümer bir söyleşi yapmıştı. Erkin Koray anısına o söyleşiyi yeniden okurlarımızın ilgisine sunuyoruz. Söylence sanatçı Erkin Koray’a ışıklar içinde yatmasını, ailesi ve sevenlerine ise başsağlığı diliyoruz… Bizim Anadolu

Yine sabah erkenden çalan müşteri telefonlarından biri çaldı; “Sizden bir danışmanlık için randevu almak istiyorum Filiz hanım” diyen, kendinden emin ve tok bir ses. Bir kaç dakika sonra bu sesin Türkiye’nin gelmiş geçmiş en baba ‘Rock’ ustası Erkin Koray’ın olduğunu “ben sanatçı Erkin Koray” diye duyunca anlayacaktım.

Arkadaşımız Filiz Tümer ve Erkin Koray söyleşide.

Sabahın erken saatlerinde geç düşen bu jeton sonrası çok yakın bir iki dostum dışında paylaşamadığım bir hikâye oldu Erkin Koray.

Kestaneye boyanmış uzun saçlı, E harfi üzerinde yazılı metal kovboy kravatı ile kendi stilinde karizmasını çok iyi taşıyan bir Rock’un Roll ustası karşımdaydı ertesi gün. Saygılı, korkunç kendine güvenin getirdiği ukala sınırına hafif dayanmış edanın yanı sıra hafif ürkek, paytak yürüyen kısa boylu dev bir adam. Bu ince zekâlı adama hayranlığım konuştukça artıyordu.

Diğer gün ise duygu yüklü kızı Kanada 83 doğumlu Damla, Erkin Koray ve ben Beaches’teki Ci Vediamo restoranında yemekteydik.

– Erkin bey sizi benim gibi 64’lü ve öncesi kuşağı çok iyi tanıyor. 2008 yılındayız ve liselerden konser talepleri var size. Gençlerin müzik stilinize düşkünlüğünü nasıl yorumluyorsunuz?
– Ben tercihen Türk müziği ağırlıklı çalışıyorum. Çünkü doğrunun o olduğunu düşünüyorum. Neticede biz Türküz. Amerikalı yapar Amerikan müziğini; onun gibi yapmanın anlamı yok. Şimdiki gençler materyalist dünyada bu kadar iç içe yaşarken kendi özünü merak ediyor, kendi duygularını Türkçe şarkılarla ifade ediyorlar.

Erkin Koray

– En sevdiğiniz genç Rock grubu hangisi?
– Duman grubu. Şu anda iyi bir çizgideler.

– Mor Ötesi nasıl?
– Mor Ötesi ve diğerlerini fazla takip edemiyorum. Çok güzel yenilik akımları geliyor gençlerden. Ama ben kendi işime çok yoğunum.

– Ayvalık’ta konseriniz var değil mi? Grubunuz Erkin Koray ile.
– Evet. Bu ayın 24’ünde. Ayvalık Festivali.

– Bugüne kadar vermek istediğiniz mesajları müziğinizle verdiniz mi?
– Verdiğimi zannediyorum. Çünkü herhangi bir şikâyetim yok. İyi de algılamışlar.

Daha çok yaşam tarzımla verdim. Yani Protesto. Eleştiri. Bunu çok ince bir şekilde yapıyorum. Dışarıdan farkına varılmayacak bir aşk şarkısı gibi yapıyorum.

– Sizin şu protesto eden ince eleştiri dediğiniz; o yönünüzü açalım mı biraz? Dinleyiciye mesajlarınızı nasıl iletiyorsunuz?
– Mesela konserlerimde doğrudan müziğe girmiyorum. Dinleyiciyle diyalog ile başlıyorum.
Normal vatandaş hayatını yaşıyor. Belki günlük sorunlarla meşgul olduğu için daha derinliğine bir inceleme gücü bulamıyor kendisinde. Onların yerine ben toplum ve Türkiye’nin dünyadaki konumu üzerinde, oynanan oyunlar üzerinde inceleme yapıyorum. Ve konserlerimde dinleyicilerimle paylaşıyorum. Bir gösterilen, bir de gösterilmeyen dünya var bize. Ben genellikle gösterilmeyen dünyayı anlatıyorum göremeyenlere veya vakti olmayanlara.

Günlük hayatımızda yanlış bir bilgi bombardımanına tabii tutuluyoruz çıkarcıları tarafından. Bunlar medya yöneticileri. Toplumu yönlendirmek üzere bir yayın yapıyorlar. Ben ise konserlerimde yayınların arkasındaki gerçekleri dinleyicime anlatıyorum.

Kanada daha şeffaf. Türk toplumu medya patronlarının, mesela bir Aydın Doğan karşısına çıkamıyor. Aslında siyasetçiler olmalı aydınlatıcı rolünde. Kanada’da ise bu durumun nasıl yürüdüğünü araştırmaya pek fazla vakit bulamadım aslında. Tahminimce Türkiye’deki gibi değil. Çünkü Kanada ayrı bir kampta. Yönetenler kampında; Türkiye ise yönetilenler.

“Ergenekon diye bir şey yok, hayali bir yapılandırma”

-Fikirlerinizi ne kadarlık bir kitleyle paylaşabiliyorsunuz? Sonuçta siyasetçi veya basın adamı değilsiniz?
– Evet, maalesef. Bizler bir konserde topladığımız insanlar kadar bir topluma seslenebiliyoruz. Siyasetçiler yapacakları halde, az da olsa biz sanatçılar yapıyoruz. Ne sivil toplum örgütü ne bir kuruluşla işbirliği içindeyim. Türk toplumu artık ağır bir baskı altında. Türkiye tamamen tek sesli gidiyor. O yüzden kimseye güvenilebilecek bir ortam yok.

Dış güçlerin istediği ses çıkıyor Türkiye’de. Tamamen bir sömürge ülkesi halindeyiz. Bayrak dalgalanıyor ama hayali.

Aslında o bayrak yok. Görüntüde dalgalanıyor. Baktığınız zaman, bankalar o bayrağın değil, telefon şirketleri değil, sahiller o bayrağın değil, dondurmacı o bayrağın değil, hamburgerci o bayrağın değil. Her şey ve her yer çoktan parsellendi.

Bir gün denize gidecek yol bulamayacağız. Birisi çıkacak ve bir gün bu yoldan yabancı bir dilde ‘buradan denize girilemez’ levhası asacak ve ‘geçemezsiniz’ diyecek.

Çoğu insanın olup bitenden haberi yok, sele kapılmış gidiyor. Olanlar da saf dışı ediliyor. Ergenekon diye bir şey yok. Hayali yapılandırma. Türkiye’yi değişik yöne çekmek isteyenlerin yarattığı bir dalga.

Erkin Koray John Lennon ile Cannes’da

– Evet, bu kadar siyaset yeter. Gelelim sizin ‘legendary’ John Lennon ile buluşmanıza…
– Cannes Festivali için Fransa’ya gelmişti. Hiç bir gazeteciye randevu vermediği halde ben özel olarak yanına gidip randevu istedim. Onun şarkılarını söylediğimi duyunca hemen randevu verdi. O da beni ilginç buldu. Onların şarkılarından söylemem fikirlerimden dolayı ilginç geldi.
Yoko Onno ile çok yakındılar.

O dönemde yayınlanmış bir gazete kesiği.

– Dünya barışını ve kalıcılığını sağlamak için şarkıları ve attığı imzalarla ölümsüzleşmiş, gelmiş geçmiş en büyük barış protestocusunun ölümünü nasıl yorumluyorsunuz?
– Sadece barışın sağlanması için eylem yapıyor diye saf dışı ettiler. Benim de hayranlarım var. İnsanı hayranının öldürmesi çok saçma bir gerekçe. Sizce de öyle değil mi?

– Biraz da aşk diyelim. Sizin dönemin aşk ilişkileriyle şimdiki aşklar arasında ne fark var?
– İki nokta üst üste çok kısa bir cevap vereceğim bu sorunuza; aynen böyle yazın. İki nokta üst üste:
“Şimdi aşk yok!” Belki bir cep telefonu kadar sevilemiyordur sevgili.

– O zaman sevgiler yavaş yavaş ölüyor mu diyorsunuz materyalist dünya telaşı içinde?
– Evet, kesinlikle.

– Toronto’yu genel olarak nasıl buldunuz? Bildiğim kadarıyla 70’li yılların sonunda ilk gelişiniz. Bu üçüncü.
– Devrin gidişine uymuş vaziyette. 25 sene önceki gibi suyun yatağında yürüyor gibi. Biraz daha pis buldum yalnız. O zamanlar Tim Horton’s kahve kutuları yoktu sokaklarda.

– Yaşamak isteyeceğiniz bir ülke olarak görüyor musunuz?
– Türkiye’yi çok seviyoruz ama, Kanada’da ömür boyu yaşamak isterim. Çok güzel burada yaşamak. Saygı var ve devlet vatandaşına çok güzel sahip çıkıyor.

Kanada güzel bir ülke. Devlet sistemi ve düzeni güzel. Coğrafya olarak Türkiye’den güzel olduğunu zannetmiyorum, coğrafi olarak ve kültür olarak zengin olduğunu; ama toplumsal düzeni çok güzel. Devletin vatandaşını koruması, sahip çıkması çok güzel. Bizde ise devlet vatandaşını yolda bırakmıştır. Uygarlık konuşulmuyor, uygulanıyor sanki burada.

– Dediklerinize aynen katılıyorum ama, burada da devletin vatandaşına sahip çıkmasından dolayı kimsenin kimseye ihtiyacı kalmamış halde. Ufak bir olumsuzluk yaratmış bu güzel dediğiniz sistem böylece. Bizdeki gibi komşuluk yok. Yani insanların insanlara ihtiyacı yok. Aile kavramı sadece iki kişilik. Sevgiler yapay gibi. Çıkara ve maddeye dayanıyor. Yalnızlık diz boyu. Ruhlar ise canlı ve doyumlu değil.
– Ha, evet; onu ben de gözledim. Bizde ise tam tersi. İstanbul’umuzdaki dinamizmi buraya getirsek harika bir sunum olacak o zaman. Dünyanın yaşanacak tek ülkesi olur.

– Evet. Bostancı’daki midye restoranlarını taşıyarak başlayabiliriz. Siz de Bostancı’da oturuyorsunuz. Bir dahaki gelişinizde yabancılık çekmezsiniz.
– Aaa. harika! Yapalım vallahi! (Gülüşmeler) Sosyal örgütlenmede keşke millet olarak güzel özelliklerimizin yanında gelişseydi. Ama devleti idare etmeye talip olanlar başka bir nedenle oraya geliyorlar. Ben kendimi bildim bileli Türkiye yanlış idare edildi. Atatürk’ten sonra Türkiye devamlı baş aşağı gidiyor.

– Meşhur şarkınız Çöpçüler’i rahmetli genç şarkıcı Barış Akarsu da söylemişti. Şarkınız bir aşk şarkısı: “Kahrolası çöpçüler aşkımı süpürdüler.” Yine ince mesajlarla dolu bir aşk şarkısı. Fesuphanallah da öyle…
– Evet ben müzik mühendisiyim. Protesto etmeden, eleştirmeden yazılmış şarkı yavan geliyor bana. Zaten aşkların da olduğu bir ortamda yazmak kolaydı.

– Şarkı sözlerinizin çoğunu kendiniz mi yazıyorsunuz?
– Müziklerimin çoğunu kendim yazıyorum. Bazan da sadece tanınmamış bestecilerden alıyorum.

– Türkiye’de şu anda iyi müzik yapan kimler var sizce?
– Bir sürü var, isim vermeyeyim, alınırlar. Ama gençlerden Rock yapan Duman en iyi grup. Ben Batı müziği seviyorum.

– Beaches’te önümüzdeki hafta Caz Festivali var. Caz sever misiniz?
– Hayır, sevmiyorum. İlla ki Rock’n Roll. Ortalığı en iyi sallayan, darma duman eden, dağıtan Rock’n Roll.

“Biz Türkler bir festival yapıyoruz; bir dansöz bir de döner. Sanki Türkiye dansöz ve dönerden ibaretmiş gibi.”

– Kanada Türk İş Kadınları Konseyi olarak bir seminer programımız var. TÜSİAD çok olumlu baktı ve işbirliğine başladık. Önümüzdeki sene bahar aylarında düşünüyoruz. Siz de konser vererek katılım sözü verir misiniz?
– Tabii ki isterim. Bir konuya değineyim. Genellikle bu Avrupa’da var. Biz Türkler festival yapıyoruz; bir dansöz bir de döner. Sanki Türkiye dansöz ve dönerden ibaretmiş gibi. Üçüncü sınıf kalmaya mahkum oluyoruz. Bu kavramları devamlı baskıyla uyguluyoruz, Türk günü dediğimiz zaman. Artık bu çizgiyi aşmamız lazım. Bizim gibi insanlar var bu memlekette. Benim gibi sahneye çıktığı zaman Batılıya kendi memleketini anlatacak, ifade edecek kişiler var. Toronto’da festival var ama, belli bir grup eline almış gördüğüm kadarıyla.

Burada doğru dürüst bir dernek kurmalı, Kanadalıya hitap edecek diyalog kapasitesi olacak. Kanada Türk İşkadınları Konseyi web sayfanızı gördüm. Hoşuma gitti. Bizler dünya çapında insanlarız. Gittiğimiz yerde yumruğumuzu vurabilecek insanlarız. Burada bir konser versem hallaç pamuğu gibi atarım ortalığı grubumla… Bu durum devam ederse Türkiye üçüncü sınıf olmaktan kurtulamayacak.

Şunun şurasında Hintliler bizden daha etkin.

Her geldiğimde Hindistan’dan gelen sanatçıları görüyorum. Bizde ise hiç ses yok, olduğu gibi… dansöz… Ve döner.

İletişim kuramıyoruz dünya ile. Dünyanın artık geçerli bir dili var ve bizler o dili hâlâ konuşamıyoruz.

Anlaşılmaz bir doğu toplumu olarak kalıyoruz. Özellikle müzik ön plana çıkmalı. Türkiye’de dünyada sesini duyurabilecek sanatçılar var. Müzik en iyi iletişim.

– Gençlerin uyanması ve bundan sonra bayrağı eline alması gerekmez mi sizce?
– Evet, ama onları yetiştirecek olanlar daha uyanmadı.

– Yetmişli yıllarda çok meşhur grubunuz Yeraltı dünyasındaki kişiler şimdi ne yapıyor?
– Aydın Şencan Kanada’da kuzeyde bir yerde oturuyor. Boğaziçi grubu gitaristi.
Diğeri Adapazarı’nda dişçi. Bir diğeri ise işadamı.

(Aydın Şencan ile ertesi gün Second Cup’ta Erkin beyi ve kızını Prince Edward County’deki evine götürmek üzere buluştuğumuzda tekrar karşılaşıyoruz)

– Ahmet Güvenç Barış Manço’dan önce sizin basçınızdı değil mi?
– Evet, benimdi önce, sonra Barış Manço’nun oldu. Şimdi de Aydın’dan sonra Ahmet Güvenç ile çalışıyorum yine.

– O zaman siz Bağdat Caddesi Erenköy Bilim Sokaktaki, mahallemdeki Bahadır abimi de, Bahadır Akkuzu’yu da tanırsınız.
– Aaa, tabii çok severim Bahadır’ı. Kurtulan Express’in basçısı.

– Barış Manço ile tarzınızda bir fark var mıydı?
– Evet, vardı. Hayatta onunla görüşmemiz çok zor oluyordu. O kalktığı zaman ben yatmaya gitmişimdir… (gülüşmeler).

– Açar mısınız biraz?
– Hayat ideolojisi olarak. Sabahın sekizinde kravatını takıp işinin pesinde koşan bir insandı. Ben ise eski ve yeni hippilerden oldum her zaman. Akşam ben çalışmaya başlıyordum. O daha çok iş olarak görüyordu.

– Erkin Koray’ı kendisini üç kelime ile nasıl tarif eder?
– Düşünce adamı, müzik adamı ve müzik mühendisi…

– Kızınız ile 25 senelik bir yaşam içindesiniz. Çok mutlu olduğunuzu düşünüyorum. Peki zorlukları neydi?
– Tarif edilmeyecek kadar çoktu. Ben zaten zor işlerin adamıyım.

– Kızınızın size verdiği sevgi çok yüce. Artık kendine bir yaşam için sizi bıraktığı zaman yalnız kalmaktan korkuyor musunuz?
– Ben yaptığım işleri hep yalnız yaptığım için alışığım. Kimseden de yardım beklemiyorum.

– Tipik bir yengeç burcu olduğunuzu söyleyebilir miyim? Sevgi dolu, mütevazı, aileye bağlı ve ukala… (Gülüşmeler…)
– Kesinlikle. Süper bir teşhis.

– Herhangi bir sanatçıyla bugüne kadar hiç düet yapma fırsatı oldu mu?
– Hayır, yapmadım. Hiç düşünmedim de. Rolling Stone’s ile bile yapmam. Onların işine karışmam.

– Bir sürü sanatçı arkadaşınız var. Bir araya geldiğinizde eğlenmek için müzik yapıyor musunuz sohbetlerde?
– Arkadaşlarımla artık müzik konuşmuyoruz, ülke sorunlarını konuşuyoruz. Durum o kadar ciddi.

– Ailenizden müziği seçtiniz diye sert çıkışlar oldu mu?
– Yok, ama annem klasik batı müziği öğretmeni olduğu için,
‘nasıl oldu da benim çocuğum böyle oldu’ diye sorardı. Piyanoyu nasıl öğrendiğimi hiç hatırlamam. Doğarken biliyormuşum gibi gelirdi. Babam ve annem en azından köstek olmayarak desteklediler.

– Türkiye’de bir sürü şeyi ilk defa yapan bir insansınız. Örneğin gitar çalmaktan, elektro bağlamayı ilk yapan kişi Erkin Koray.
– İlk Rock’n Roll çalan da benim. Bende ilk çok. Evet. İlk Rock barı ben olgunlaştırdım. On sekiz yıl önce. Barın ismi BİLSAK.

– Hâlâ var mı yenilik tasarılarınız?
– Hâlâ var ama, artık gençlere bırakıyorum. Yoksa,
‘baba bize bir şey bırakmadı’ diye söylenecekler.

– Bir müzik okulu açsaydım iyi olurdu diye düşündünüz mü hiç?
– İyi olurdu ama, ben biraz sıkıntılı bir insanım. Biraz bu işlerden yavaş yavaş elimi çekersem belki olabilir. Şimdi 70 milyonun eğitimiyle uğraşmak istiyorum. Belki daha sonra açarım okulu.

– Gençlere uyanmaları için ne mesaj verebilirsiniz?
– Türkiye’nin çok kötü bir kulvara girdiğini ve gençlerin bile bir şey yapabileceğini sanmıyorum.

– Bu kulvardan çıkma şansı var mı? Yurtdışından bizler memleketi sadece uzaktan takip ediyoruz. Eylül’de İstanbul’dayım. Bu kadar mı kötü durumlar Erkin bey?
– Evet. Çok umutsuz ve kötü günler gelebilir.

– Kötü günlerde buraya gelmeyi düşünür müsünüz?
– Hayır, bana ihtiyaç olacaktır ülkenin. Ama kızımı yollarım.

– Gördüğüm kadarıyla çok büyük projeler kafanızda olsa bile şöhretten etkilenmemiş, mütevazılığı ön planda tutuyorsunuz. Olduğunuz gibisiniz.
– Kendine güvenen insan şöhretin akışına sığınmaz. Hatta bazı sanatçılar şöhreti fırsat olarak görüyorlar. Ben yaptıklarımla zaten tanınıyorum. Benim gibi bir insanı tanımakta fayda var diye düşünüyorum sadece. O kadar benim şöhret anlayışım.

– Artık yemeklerimizi ısmarlayalım mı? Teşekkürler Erkin bey…

Temmuz 2008

Filiz Tümer

Bizim Anadolu / Ekin / Sanat / 12 Ağustos 2023

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...