Press "Enter" to skip to content

Dilleri Var Bizim Dile Benzemez

‘Dilleri var bizim dile benzemez / Adları kalmış sadece söylenen tıpkı bizimki gibi…’

Ünlü Ozan Ruhi Su, bir Almanya dinletisi dönüşünde oradaki yurttaşların iletişim zorluklarını gözlemledikten sonra durumu şiirlerine yansıtmış, konuyu özetlemişti:

‘Dilleri var bizim dile benzemez / Adları kalmış sadece söylenen tıpkı bizimki gibi…’

Şimdilerde sadece yurtdışında yaşayanlarda değil, yurtta yaşayanlarda da sağlıklı bir dil birliği ve bilinci yok oluyor; yerini bilisizliğe ve daha korkuncu, umursamazlığa bırakıyor.

Bilgisayar çağı dışalım yoluyla özekinsel yaşamımıza girdiğinden, zamanında sağlıklı kurullar kurulup önemine varılmadığı için, çeviri yanlışları ve çarpıklıkları dilin kendine özgü klavye seçiminden başlayarak büyük bir karmaşa yarattı. Halbuki ta 1950’li yılların başında, ışıklar içinde yatsın, İhsan Sıtkı Yener sayesinde Türkçeye özgü klavye düzeni bile geliştirilmişti.

Bununla da yetinilmedi; bilişim çağının hızlı gelişimi, akıllı telefon kullanımının yaygınlaşması ve buna ayak uydurulmaması dolayısıyla birbirini etkileyerek Türkçe konuşma ve yazma konusunda da büyük boşluklar yaşanmaya başladı.

Bu boşlukların yurttaş düzeyinde yaşanmasından daha önemlisi, basın-yayın çalışanlarının, sorumlularının yapıtlarında başgöstermesi daha da korkunç oldu.

Bilgisizliğini örtmeye çalışan, öğrenmek ve doğrusunu yazmak yerine ‘beni böyle kabul edin’ diyen bitakım köşe yazarları çıktı.

İnceltme İmi Sorunu

Özellikle bilgisayar kullanımının yaygınlaşması sıralarında, tamamen tembellikten kaynaklanan kullanım alışkanlıkları yazılmamış bir kurala dönüştü.

Babanın kızkardeşi hala ile hâlâ, bir yağış biçimi kar ile kâr gibi sözcükler birbirine karıştırılırken, bundan kaynaklı kötü alışkanlıklar ve bilgisizlikler de ortalığa saçıldı. Örneğin, inceltme iminin kullanımı sanki kalkmış gibi, Kâmil ve Kâzım artık adını düzgün yazamamaya, dolayısıyla kendi adını seslendirememeye başladı. Yeni kuşaklar kâğıt, galiba (ğaliba diye yazıyorlar), kâh, rüzgâr vb sözcükleri yanlış yazdıkları gibi yanlış da seslendiriyorlar; bunların içinde basın-yayında metin yazarları, gazeteciler ve haber sunucuları da var…

De, Da, Ki sorunu…

Türkçedeki ‘de, da, ki’ sorunu yazarken çok yoğun görülüyor; köşe yazarları, haberciler de içinde olmak üzere büyük bir sorun yaşanmaya devam ediyor. Örneğin ben, özellikle toplumsal paylaşım ortamlarında buna benzer yazım yanlışları gördüğümde yazıları, metinleri okuyamıyorum, çünkü yoruyor, hemen bırakıyorum.

Burada da bilgisizliklerini kapatmaya çalışan bazıları saldırganlaşıyor ve ‘de, da, ki’ takıntılılar diyerek dil duyarlılarını küçümsüyor ve suçluyorlar…

Özür dileriz, Türkçe düzgün yazıp konuşmak istiyoruz… Suçlu olduğumuzu biliyoruz (!)

Akıllı telefonların yaşamımıza soktuğu sorunlar

Günümüzde toplumsal paylaşım ortamlarındaki iletişim akıllı telefonlar aracılığıyla gerçekleşiyor.

Ve elbette yazarken telefonun yazılım düzeneği sözcükler konusunda önerilerde bulunuyor. Ve işte sorun da orada çıkıyor.

Bu tür ortamları geliştirenler algoritmalarla, yazım robotlarıyla yazan kişiye yardımcı olduklarını sanıyorlar ancak, Batı dilleri temel alınarak geliştirildiği için (özellikle de İngilizceden) diğer dillere uymayabiliyor.

Örneğin Türkçe sondan eklemeli diller ailesine girer. Kök sözcüğe eklemeler getirerek değişik sözcükler türetebilirsiniz. Dolayısıyla telefonda öneri olarak verilen sözcüklerle, yazan kişiye yardımcı olmak yerine onun kafasını karıştırabiliyor; hangi sözcüğün bitişik hangi sözcüğün nereden ayrıldığı konusunda büyük bir karmaşa yaşanmaya başlıyor.

O nedenle telefonda yazarken dikkatli olmak ve gönder düğmesine basmadan önce yazdığımızı iyice denetlemek, yanlışa düşmemek yerinde olur.

Dilinizi sağlıklı Türkçeyle tatlandırın!..

o.ozen@bizimanadolu.com

 

Tüm Yazıları»

Ömer F. Özen / Dil Yarası / Bizim Anadolu / 21 Ağustos 2020

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...